SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

MESACİD BAHSİ

<< 654 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

256 - (654) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا محمد بن بشر العبدي. حدثنا زكرياء بن أبي زائدة. حدثنا عبدالملك بن عمير عن أبي الأحوص. قال: قال عبدالله:

 لقد رأيتنا وما يتخلف عن الصلاة إلا منافق قد علم نفاقه. أو مريض. إن كان المريض ليمشي بين رجلين حتى يأتي الصلاة. وقال: إن رسول الله صلى الله عليه وسلم علمنا سنن الهدى. وإن من سنن الهدى الصلاة في المسجد الذي يؤذن فيه.

 

[ش (سنن الهدى) روى بضم السين وفتحها. وهما بمعنى متقارب. أي طرائق الهدى والصواب].

 

{256}

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Bişr El-Abdi rivayet etti. (Dediki): Bize Zekeriyyâ b. Ebî Zaide rivayet etti. (Dediki): Bize Abdülmelik b. Umeyr, Ebu'l-Ahvas'dan naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Abdullah;

 

«Vallahi ben nifakı malûm münâfıkdan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür. Hasta olan bile iki adam arasına girerek mutlaka namaza gelirdi. Gerçekden Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize sünen-i hüdâyı öğretti :

 

«Ezan okunan mescidde namaz kılmak da sönen-i hüdâdandır.» dedi.

 

 

257 - (654) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا الفضل بن دكين عن أبي العميس، عن علي بن الأقمر، عن أبي الأحوص، عن عبدالله؛ قال:

 من سره أن يلقى الله غدا مسلما فليحافظ على هؤلاء الصلوات حيث ينادى بهن. فإن الله شرع لنبيكم صلى الله عليه وسلم سنن الهدى وإنهن من سنن الهدى. ولو أنكم صليتم في بيوتكم كما يصلي هذا المتخلف في بيته لتركتم سنة نبيكم. ولو تركتم سنة نبيكم لضللتم. وما من رجل يتطهر فيحسن الطهور ثم يعمد إلى مسجد من هذه المساجد إلا كتب الله له بكل خطوة يخطوها حسنة. ويرفعه بها درجة. ويحط عنه بها سيئة. ولقد رأيتنا وما يتخلف عنها إلا منافق، معلوم النفاق. ولقد كان الرجل يؤتى به يهادى بين الرجلين حتى يقام في الصف.

 

[ش (يهادى بين رجلين) أي يمسكه رجلان من جانبيه بعضديه، يعتمد عليهما].

 

{257}

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Fadl b. Dukeyn, Ebu'I-Umeys'den, o da Alîy b. Akmer'den, o da Ebu'l-Ahvas'dan, o da Abdullâh'dan naklen rivayet etti. Abdullah şöyle demiş:

 

«Kim yârın Allah'a, müslüman olarak kavuşmak isterse şu namazlara ezan okunan yerde devam etsin! Çünkü Allah, Nebiiniz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e sünen-i hüdâ'yı meşru kılmışdır. Bu namazlar da sünen-î hüdâdandır. Şayet cemâati terkedip, namazı evinde kılanın yaptığı gibi siz de evlerinizde kılarsanız Nebiinizin sünnetini terk etmiş olursunuz. Nebiinizin sünnetini terk ederseniz, muhakkak dalâlete düşersiniz. Hiç bir kimse yoktur ki tertemiz abdestini alsın, sonra şu mescidlerden birine gitsin de Allah, ona attığı her adım mukabilinde bir sevap yazmasın; her adım mukaabilinde onu bir derece yükseltmesin; ve her adım mukaabilinde onun bir günâhını affetmesin! Vallahi ben öyle günümüzü görmüşümdür ki nifaka malum münâfıkdan başka hiç birimiz cemâati terk etmiyordu. Vallahi insan iki kişi arasında; bacakları yerde sürünerek (mescide) getirilir de saffa durdurulurdu».

 

 

İzah:

İbn-i Mes’ud rivayetini Nesai, imame; İbn-i Mace, Mesacid

 

Bu hadîs cemaata devam etmenin sünen-i hüdâdan olduğunu bildirmektedir. Usûl-i fıkıh ilmine göre sünnetler iki kısımdır. Sünen-i hüdâ, sünen-i zevâid:

 

Sünen-i hüdâ'dan murâd; dîni tekmil için devam üzere ibâdet olarak yapılan sünnetlerdir. Bunları terk etmek mekrûhdar. Yapmayanlar zemme müstahik olurlar. İşte cemaata devam etmek, ezan, ikaamet v.s. gibi ibâdetler bunlardandır.

 

Sünen-i zevâid: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in âdet yolu ile yaptığı fiillerdir. Bunları terktmekde kerahet yokdur. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in oturup kalkması; yeyip içmesi gibi sîretlerine âid şeyler sünen-i zevâid'den ma'dûdturlar.

 

Hz. Abdullah b. Mes'ûd'un; Nifakı ma'lûm münâfık'dan yahut hastadan başka hiç birimizin namazdan geri kalmadığını görmüşümdür." demesi gösteriyor ki Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in evleri ile birlikde yakmak istediği kimseler münâfıklarmış. Buradaki iki rivayet birbirini tefsir etmekde ve hasta olanların cemâat sevabından mahrum kalmamak için iki kişinin omuzlarından tutunarak âdeta yarı sürüklenir bir hâlde mescide gittikleri anlaşılmaktadır. Bu da cemâatin son derece müekked bir şekilde matlûb olduğuna delildir. Cemaata devam hususunda meşakkate tahammül etmek, hastalık yürümeye mâni değilse yahut hasta olduğu hâlde bir vâsıta ile mescide gitmek imkânı bulunursa o hâlde bile cemaata devam etmek müstehabdır.

 

Hadîsin buradaki rivayetinde: "Nebiimizin sünnetini terk ederseniz dalâlete düşersiniz." denilmişdir. Başka bir rivâyetde dalâlet yerine küfür zikredilmiş ve: «Nebiinizin sünnetini terk ederseniz muhakkak küfür etmiş olursunuz!» buyurulmuşdur. Bu cümle cemaata dvâm meselesinin son derece ciddî olduğunu; onu terk etmenin sonu dalâlete varacağını gösteriyor, Zîra cemaata devam hususunda gevşeklik gösteren kimse şeriata karşı da laubâlî olur. Şeriatı terk ise küfürdür.

 

İBN-İ MACE RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN

 

NESAİ RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN